Çocuklarda Hiperaktivite (DEHB) Bozuklukları - Psikiyatri ve Psikoloji Makalesi

Çocuklarda Hiperaktivite (DEHB) Bozuklukları

Hiperaktivite kelimesi genellikle, bir an yerinde duramayan, sürekli hareket halinde olan ve çok konuşan çocukları tanımlamak için kullanılır. Ancak, halk arasında sıkça kullanılan bu terimin altında, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) adı verilen karmaşık bir nörogelişimsel bozukluk yatar. DEHB, sadece yaramazlık veya kötü niyetli davranışlarla açıklanamayacak kadar derin ve geniş kapsamlı bir durumdur. Milyonlarca çocuğu ve ailesini etkileyen bu bozukluk, doğru anlaşıldığında ve uygun müdahalelerle desteklendiğinde, çocukların potansiyellerini tam olarak gerçekleştirmelerine yardımcı olabilir.


DEHB Nedir ve Nasıl Tanımlanır?


DEHB, beyin kimyasındaki ve fonksiyonundaki farklılıklardan kaynaklanan, dikkat, dürtüsellik ve hiperaktivite alanlarında kalıcı ve belirgin zorluklarla karakterize edilen bir bozukluktur. Bu bozukluk, beyindeki frontal lob adı verilen, planlama, karar verme ve dürtü kontrolü gibi yönetici işlevlerden sorumlu bölgenin gelişiminde farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar, çocukların okulda, evde ve sosyal ortamlarda uyum sağlamasını zorlaştırabilir.

DEHB, genel olarak üç ana alt tipe ayrılır:

  1. Ağırlıklı Olarak Dikkat Eksikliği Tipi: Bu tipte olan çocuklar genellikle hayal kurmaya eğilimli, dağınık ve unutkan olabilirler. Detaylara dikkat etmekte zorlanır, talimatları takip edemez ve sık sık eşyalarını kaybederler. Hiperaktivite belirtileri genellikle çok belirgin değildir.
  2. Ağırlıklı Olarak Hiperaktivite-Dürtüsellik Tipi: Bu tipte olan çocuklar, sürekli hareket halinde olmaları, yerlerinde oturamamaları, çok konuşmaları ve başkalarının sözünü kesmeleriyle öne çıkarlar. Bu çocuklar için sabır göstermek ve sırasını beklemek neredeyse imkansızdır.
  3. Birleşik Tip: Bu, en yaygın görülen tiptir. Hem dikkat eksikliği hem de hiperaktivite-dürtüsellik belirtileri belirgin bir şekilde bir aradadır.

Bu belirtilerin, çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre en az altı ay boyunca devam etmesi ve birden fazla ortamda (örneğin hem okulda hem evde) sorunlara yol açması gerekmektedir. Yalnızca bir ortamda görülen belirtiler, DEHB tanısı için yeterli değildir.


DEHB'nin Nedenleri: Genetik ve Çevresel Etkileşim


DEHB'nin tek bir nedeni yoktur. Bu bozukluğun ortaya çıkmasında genetik, nörobiyolojik ve çevresel faktörlerin karmaşık bir etkileşimi söz konusudur.

  1. Genetik Yatkınlık: Araştırmalar, DEHB'nin ailelerde sıkça görüldüğünü ortaya koymaktadır. DEHB'li bir ebeveynin çocuğunda da bu bozukluğun görülme olasılığı daha yüksektir. Bu durum, beyin kimyasındaki dopamin ve norepinefrin gibi nörotransmitterlerin dengesindeki genetik farklılıklarla ilişkilidir. Bu kimyasallar, dikkat ve motivasyonun düzenlenmesinde kritik rol oynar.
  2. Beyin Yapısı ve İşlevi: DEHB'li bireylerin beyinlerinde, özellikle prefrontal korteks ve bazal gangliyonlar gibi bölgelerde yapısal ve işlevsel farklılıklar saptanmıştır. Bu bölgeler, dikkat kontrolü ve dürtü yönetiminden sorumludur.
  3. Çevresel Faktörler: Erken çocukluk dönemindeki çevresel maruziyetler de risk faktörleri arasında yer alabilir. Hamilelik sırasında annenin sigara veya alkol kullanımı, erken doğum, düşük doğum ağırlığı ve erken yaşta kurşun zehirlenmesi gibi faktörler, DEHB riskini artırabilir. Ancak, bu faktörler tek başına DEHB'ye neden olmaz; genellikle genetik bir yatkınlık üzerine eklenirler.


Tanı ve Değerlendirme Süreci


DEHB tanısı, tek bir testle konulamaz. Bu, multidisipliner bir yaklaşım gerektiren kapsamlı bir değerlendirme sürecidir. Bir çocuk psikiyatristi veya gelişimsel pediatrist liderliğindeki bir ekip, genellikle aşağıdaki adımları izler:

  1. Detaylı Klinik Değerlendirme: Çocuğun davranışları, gelişim öyküsü ve aile öyküsü hakkında derinlemesine bilgi toplanır. Ebeveynler ve öğretmenlerle yapılan görüşmeler, belirtilerin birden fazla ortamda görülüp görülmediğini anlamak için kritik öneme sahiptir.
  2. Davranış Ölçekleri ve Anketler: DEHB belirtilerini ölçmek için yapılandırılmış anketler ve davranış değerlendirme ölçekleri (örneğin, Conners veya Vanderbilt ölçekleri) kullanılır. Bu ölçekler, belirtilerin şiddetini ve sıklığını objektif olarak değerlendirmeye yardımcı olur.
  3. Fiziksel Muayene ve Gelişimsel Değerlendirme: Diğer tıbbi durumların (örneğin, tiroid sorunları veya işitme kaybı) dışlanması için fiziksel muayene yapılır. Ayrıca, çocuğun dil, motor ve bilişsel gelişim düzeyleri de değerlendirilir.
  4. Komorbiditelerin Değerlendirilmesi: DEHB'li çocuklarda sıklıkla kaygı bozuklukları, öğrenme güçlükleri, karşıt gelme bozukluğu ve otizm spektrum bozukluğu gibi ek tanılar (komorbiditeler) görülebilir. Bu durumların varlığı, tedavi planını şekillendirmek açısından önemlidir.


Tedavi ve Yönetim: Bütüncül Bir Yaklaşım


DEHB'nin tedavisi, belirtileri yönetmeye ve çocuğun yaşam kalitesini artırmaya odaklanan çok yönlü bir yaklaşımdır. En etkili tedavi kombinasyonu genellikle ilaç tedavisi ve davranışsal terapinin bir araya gelmesidir.

  1. İlaç Tedavisi: Uyarıcı (stimülan) ilaçlar, DEHB tedavisinde en sık kullanılan ve en etkili olduğu kanıtlanmış ilaçlardır. Bu ilaçlar, beyindeki dopamin ve norepinefrin düzeylerini dengeleyerek dikkati artırır, dürtüselliği azaltır ve hiperaktiviteyi kontrol altına alır. Uyarıcı olmayan ilaçlar da mevcuttur ve bazı durumlarda tercih edilebilir. İlaç tedavisine bir psikiyatrist tarafından başlanmalı ve yakından takip edilmelidir.
  2. Davranışsal Terapiler:
  3. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Çocuğun düşünce kalıplarını ve davranışlarını anlamasına, problem çözme becerilerini geliştirmesine ve duygularını yönetmesine yardımcı olur.
  4. Ebeveyn Eğitimi ve Davranış Terapisi: Ebeveynlere, çocuklarının davranışlarını yönetmeleri için stratejiler (örneğin, ödül sistemleri, net kurallar ve rutinler) öğretir. Bu, ev ortamının daha düzenli ve destekleyici olmasını sağlar.
  5. Öğretmen Eğitimi ve Okul Müdahaleleri: Öğretmenler, sınıfta DEHB'li bir öğrenciyi desteklemek için özel düzenlemeler (örneğin, çocuğu ön sıraya oturtmak, görevleri bölmek, görsel ipuçları kullanmak) yapabilirler.
  6. Yaşam Tarzı Düzenlemeleri: Yeterli uyku, dengeli beslenme ve düzenli egzersiz, DEHB belirtilerini yönetmede önemli rol oynar. Özellikle fiziksel aktivite, beyindeki dopamin düzeylerini doğal yollarla artırarak dikkati ve ruh halini iyileştirebilir.


DEHB'li Çocukların Karşılaştığı Zorluklar ve Olası Sonuçlar


DEHB, tedavi edilmediği veya doğru şekilde yönetilmediği takdirde, bir dizi olumsuz sonuca yol açabilir. Çocuklar, akademik başarıda zorlanabilir, düşük benlik saygısı geliştirebilir ve akran ilişkilerinde sorunlar yaşayabilirler. Yetişkinlikte ise, işsizlik, madde bağımlılığı ve yasal sorunlar gibi riskler artabilir.

Ancak, unutulmamalıdır ki, DEHB'li çocuklar benzersiz güçlü yönlere de sahiptir. Genellikle yaratıcı, enerjik, meraklı ve düşünce dışı çözümler üretebilen bireylerdir. Doğru destek ve anlayışla, bu çocuklar ve yetişkinler, potansiyellerini keşfedebilir ve hayatlarının her alanında başarılı olabilirler.



Çocuklarda hiperaktivite, sadece bir davranış sorunu değil, nörolojik temelleri olan ciddi bir bozukluktur. Bu durumu anlamak, etiketlemekten kaçınmak ve erken müdahale etmek, çocukların geleceği için hayati önem taşır. Ebeveynler, öğretmenler ve sağlık profesyonelleri arasındaki iş birliği, DEHB'li bir çocuğun hayatında anlamlı bir fark yaratabilir. Doğru bilgi, empati ve destekle, bu çocuklar zorlukların üstesinden gelebilir ve güçlü yönlerini parlatarak başarılı ve mutlu bireyler olarak büyüyebilirler.