Otizm Spektrum Bozukluğu - Psikiyatri ve Psikoloji Makalesi

Otizm Spektrum Bozukluğu

Otizm spektrum bozukluğu (OSB), beyin gelişimindeki farklılıklarla ilişkili, doğuştan gelen ve yaşam boyu devam eden bir nörogelişimsel durumdur. Bilimsel olarak "nörolojik bir farklılık" olarak kabul edilen OSB, bireylerin dünyayı nasıl algıladıkları, diğer insanlarla nasıl etkileşim kurdukları ve bilgiyi nasıl işledikleri konusunda benzersiz özellikler sergilemelerine neden olur. "Spektrum" kelimesi, bu özelliklerin her bireyde farklı bir kombinasyon ve şiddetle ortaya çıktığı gerçeğini vurgular; bu nedenle "Bir otizmliyi tanıyorsan, sadece bir otizmliyi tanıyorsun" sözü, bu duruma dair temel bir gerçeği özetler.


1. OSB'nin Çekirdek Özellikleri: Derinlemesine Bir Analiz


OSB, iki ana alandaki belirgin özelliklerle tanımlanır. Bu özellikler, otizmin dışa vuran davranışlarını ve içsel deneyimlerini anlamamız için kritik öneme sahiptir.


a) Kalıcı Sosyal İletişim ve Etkileşimde Farklılıklar


Bu, otizmin belki de en sık gözlemlenen yönüdür. Ancak bu farklılık, sanıldığı gibi bir "sosyal beceri eksikliği" değil, sosyal dünyanın karmaşık kurallarını ve nüanslarını işleme biçimindeki bir farklılıktır.

  1. Sözel Olmayan İletişim: OSB'li bireyler için göz teması, yüz ifadeleri veya vücut dilini yorumlamak zorlayıcı olabilir. Bu, çoğu insanın içgüdüsel olarak anladığı "satır aralarını okuma" yeteneğini etkiler. Örneğin, bir konuşma sırasında göz teması kurmaktan kaçınmaları, dikkatsizlikten değil, bu eylemin onlar için duyusal olarak rahatsız edici olmasından veya karşıdaki kişinin duygularını doğrudan anlamanın zorluğundan kaynaklanabilir.
  2. Sosyal Karşılıklılık: Karşılıklı sohbetler, bir otizmli birey için yorucu olabilir. Konuşma başlatma, konuyu sürdürme veya konu değiştirme becerileri, nörotipik (otizmi olmayan) bireylere göre farklılık gösterebilir. Sohbetler genellikle kendi ilgi alanlarına odaklanma eğilimindedir, çünkü bu, onlara güvenli ve öngörülebilir bir alan sunar.
  3. İlişki Kurma ve Sürdürme: Arkadaş edinme, otizmli bireyler için karmaşık bir süreç olabilir. Geleneksel "küçük konuşmalar" yerine, ortak ilgi alanları üzerinden kurulan derin ve anlamlı bağlar onlara daha cazip gelebilir. Bu, onların sosyal dünyadan tamamen soyutlanmış oldukları anlamına gelmez; sadece sosyal bağları farklı bir şekilde kurarlar.


b) Sınırlı ve Tekrarlayıcı Davranış Kalıpları, İlgi Alanları veya Faaliyetler


Bu özellikler, bir otizmli bireyin iç dünyasını düzenleme ve çevresel belirsizlikleri yönetme çabası olarak görülebilir.

  1. Duyusal Hassasiyetler: Birçok otizmli birey, duyusal girdilere karşı aşırı veya yetersiz tepkiler verebilir. Kalabalık bir ortamın gürültüsü, bazıları için fiziksel acıya neden olabilirken, bazıları belirli dokuları (örneğin, yünlü kıyafetler) tolere etmekte zorlanabilir. Bu durum, "meltdown" olarak bilinen duygusal patlamaların veya "shutdown" olarak adlandırılan içe kapanmanın temel nedeni olabilir.
  2. Tekrarlayıcı Davranışlar (Stimming): Sallanma, el çırpma veya parmakları şıklatma gibi tekrarlayıcı hareketler, otizmli bireyler için kendini düzenleme mekanizmalarıdır. Bu davranışlar, aşırı duyusal uyarıları azaltmaya, kaygıyı gidermeye veya yoğun duyguları işlemeye yardımcı olur. Toplumda garip görülebilse de, bu hareketler birey için hayati bir işlev görür.
  3. Dar ve Yoğun İlgi Alanları: Otizmli bireylerin tek bir konuya (örneğin, trenler, uzay, tarihi olaylar) derinlemesine odaklanma yetenekleri, inanılmaz bir uzmanlık ve detay bilgisi geliştirmelerine olanak tanır. Bu ilgi alanları, bireyin kimliğinin önemli bir parçası haline gelebilir ve hem rahatlama hem de kendini ifade etme aracı olarak işlev görebilir.


2. Otizmin Nedenleri: Genetik ve Çevresel Etkileşim


Otizmin tek bir nedeni yoktur ve bu durum bir "bozukluk"tan ziyade, genetik ve çevresel faktörlerin karmaşık bir etkileşimi sonucu ortaya çıkan bir nörolojik varyasyon olarak kabul edilmektedir.

  1. Genetik Faktörler: Bilimsel araştırmalar, otizmin genetik bir yatkınlık gösterdiğini ortaya koymuştur. OSB'li bireylerin yakın akrabalarında otizmin görülme olasılığı daha yüksektir. Yüzlerce farklı genin, otizmin gelişiminde rol oynadığı düşünülmektedir. Bu, otizmin genetik bir "hastalık" değil, genetik kodumuzdaki çeşitliliğin bir sonucu olduğunu gösterir.
  2. Çevresel Faktörler: Gebelik sırasında anne yaşı, belirli ilaçlara maruz kalma veya anne karnındaki enfeksiyonlar gibi bazı çevresel etmenlerin, genetik yatkınlığı olan bireylerde otizm riskini artırabileceği düşünülmektedir. Ancak, aşıların otizme neden olduğu iddiaları, uluslararası bilim camiası tarafından defalarca reddedilmiş ve bilimsel bir temeli olmadığı kanıtlanmıştır.


3. Tanı ve Müdahale: Yaşam Boyu Bir Destek Yolculuğu


Otizm tanısı, genellikle bir gelişim uzmanı, çocuk psikiyatristi veya klinik psikologdan oluşan multidisipliner bir ekip tarafından konulur. Tanı süreci, gözlem, standart değerlendirme testleri ve aile öyküsünün detaylı incelenmesini içerir.

Tanı konulduktan sonra, bireyin güçlü ve zayıf yönlerini dikkate alan kişiselleştirilmiş bir destek planı oluşturulur. Erken müdahale, özellikle 3 yaşından önce başlandığında, bireyin sosyal, iletişimsel ve davranışsal becerilerini geliştirmesine büyük katkı sağlar.

  1. Uygulamalı Davranış Analizi (UDA/ABA): Bilimsel olarak en çok araştırılmış ve etkili olduğu kanıtlanmış yöntemlerden biridir. Sosyal ve iletişim becerilerini sistematik bir şekilde öğretmeye odaklanır.
  2. Konuşma ve Dil Terapisi: Bireyin hem sözel hem de sözel olmayan iletişim becerilerini geliştirmeyi hedefler.
  3. Ergoterapi: Özellikle duyusal hassasiyetleri olan bireylerin duyusal entegrasyonunu sağlamaya ve motor becerilerini geliştirmeye yardımcı olur.
  4. Bireysel Eğitim Programları (BEP): Okul ortamında, otizmli öğrencinin ihtiyaçlarına göre uyarlanmış özel bir müfredat ve destek planı sunar.


4. Otizm ve Toplum: Kabul ve Nöroçeşitlilik


Otizm, bir "bozukluk" veya "hastalık" olarak değil, nöroçeşitlilikin (insan beyninin doğal çeşitliliği) bir parçası olarak görülmelidir. Bu bakış açısı, otizmli bireylerin "tedavi edilmesi" veya "iyileştirilmesi" yerine, toplumun onları olduğu gibi kabul etmesi ve potansiyellerini ortaya çıkarabilecekleri destekleyici ortamlar yaratması gerektiğini savunur.

Otizmli bireyler, farklı düşünme ve problem çözme biçimleriyle iş dünyasına, sanata ve bilime önemli katkılar sunabilirler. Örneğin, bazı büyük teknoloji şirketleri, detay odaklı düşünme ve kalıp tanıma becerileri nedeniyle otizmli bireyleri işe almayı tercih etmektedir.

Sonuç olarak, otizm spektrum bozukluğu, karmaşık bir nörolojik durum olsa da, doğru bilgi ve anlayışla aşılabilecek zorlukları ve keşfedilecek benzersiz potansiyelleri barındırır. Her otizmli birey farklı bir hikayeye sahiptir ve asıl mesele, bu hikayeleri anlamak, onlara saygı duymak ve herkes için kapsayıcı bir dünya inşa etmektir. Toplumun otizmi sadece "farkındalık ayında" değil, her zaman anlamaya ve desteklemeye devam etmesi, otizmli bireylerin tam potansiyellerine ulaşmalarını sağlayacaktır.


Çocuklarda Otizm Nasıl Belli Olur ?


Bu, otizmin en erken fark edilen ve en belirgin özelliklerindendir. Bir çocukla "karşılıklı" bir sosyal etkileşim kurmakta zorlanma bu alandaki temel işarettir.

  1. Göz Temasından Kaçınma veya Sınırlı Göz Teması: Normal gelişim gösteren bebekler, insan yüzüne ve gözüne bakmaya eğilimlidir. Otizmli bebekler veya çocuklar, göz teması kurmaktan veya sürdürmekten kaçınabilirler. Bu, genellikle ilgisizlik olarak algılansa da, aslında göz temasının onlar için duyusal olarak rahatsız edici veya anlaması zor bir eylem olmasından kaynaklanabilir.
  2. İsme Tepki Vermeme: 6-12 ay civarında bir bebek, ismi söylendiğinde başını çevirerek tepki verir. Otizmli bir çocuk, ebeveyni veya bakıcısı tarafından adı söylendiğinde tepkisiz kalabilir. Bu durum, bazen işitme sorunları ile karıştırılabilir.
  3. Ortak Dikkat Kuramama: Ortak dikkat, bir çocuğun ebeveyniyle aynı nesneye veya olaya odaklanma yeteneğidir. Örneğin, parmağıyla bir uçağı gösterip "Bak, uçak!" dediğinizde, normal gelişim gösteren bir çocuk ebeveynin gösterdiği yere bakar. Otizmli çocuklar bu tür bir ortak dikkati oluşturmakta zorlanabilirler.
  4. Kucaklanmaya veya Sarılmaya Karşılık Vermeme: Bazı otizmli bebekler, fiziksel temastan hoşlanmayabilir veya kucaklandıklarında kendilerini kasabilirler. Bu, anne-babaya bağlılık eksikliğinden ziyade, dokunmaya karşı duyusal hassasiyetle ilgili olabilir.
  5. Mimik ve Duygusal İfadeleri Anlamada Zorluk: Normal gelişim gösteren çocuklar, ebeveynlerinin yüz ifadelerinden ne hissettiklerini anlayabilirler. Otizmli çocuklar, bir ebeveynin gülümsediğinde mutlu olduğunu veya kaşlarını çattığında kızgın olduğunu anlamakta güçlük çekebilirler. Kendi mimiklerini de sınırlı kullanabilirler.


İletişim Becerilerindeki Belirtiler


Otizmin en erken ve en belirgin belirtilerinden biri, dil ve iletişim gelişimindeki farklılıklardır.

  1. Konuşma Gecikmesi veya Hiç Konuşmama: Birçok otizmli çocuk, konuşmaya geç başlar veya hiç konuşmaz. 16 aylıkken tek kelime konuşmamak veya 24 aylıkken iki kelimelik cümleler kurmamak önemli bir uyarı işaretidir.
  2. Ekolali (Söyleneni Tekrarlama): Çocuk, kendisine söylenenleri veya duyduğu film repliklerini anlamsızca tekrar edebilir. Bu, "ne kadar çok konuşuyor" diye yanlış yorumlanabilir, ancak genellikle amacına uygun bir iletişim aracı değildir.
  3. İletişimi Tek Taraflı Başlatma: Çocuk, bir şey istediğinde ebeveyninin elini alıp istediği nesneye doğru götürebilir ancak sözel veya işaretle iletişim kurmaya çalışmayabilir.
  4. Zamirlere Karışıklık: Çocuk, "ben" yerine "sen" veya "o" gibi zamirleri yanlış kullanabilir. "Adın ne?" sorusuna "Adın ne?" diye yanıt vermek buna bir örnektir.


Tekrarlayıcı Davranışlar ve Sınırlı İlgi Alanlarındaki Belirtiler


Bu belirtiler, çocuğun çevresel uyaranları ve kaygısını yönetme biçimiyle ilgilidir.

  1. Tekrarlayıcı Hareketler (Stimming): El çırpma, sallanma, parmak ucunda yürüme, kendi etrafında dönme gibi amaçsız gibi görünen tekrarlayıcı hareketler sıkça gözlemlenir. Bu hareketler, çocuğun kendini sakinleştirmesine veya aşırı duyusal uyaranlarla başa çıkmasına yardımcı olabilir.
  2. Rutinlere Aşırı Bağlılık: Otizmli çocuklar, günlük rutinlerinde en ufak bir değişikliğe bile aşırı tepki gösterebilirler. Örneğin, eve her zaman aynı yoldan gitmek istemek veya oyuncaklarını her zaman belirli bir sıraya göre dizmek gibi davranışlar gösterebilirler. Bu, onlar için bir güvenlik ve öngörülebilirlik hissi yaratır.
  3. Nesnelere Sıra Dışı İlgi: Oyuncakları amacına uygun oynamak yerine, bir arabanın tekerleğini uzun süre döndürmek, nesneleri bir sıraya dizmek veya belirli parçalarına aşırı odaklanmak gibi davranışlar sergileyebilirler.
  4. Duyusal Hassasiyetler: Bazı çocuklar, belirli seslere, ışıklara, kokulara veya dokulara karşı aşırı hassas olabilirler. Örneğin, ani ve yüksek sesli bir sese kulaklarını kapatabilir, bazı kıyafetlerin dokusundan rahatsız olabilir veya belirli yiyecekleri kokusundan dolayı yemeyi reddedebilirler.


Ne Zaman Uzman Desteği Alınmalı?


Yukarıda bahsedilen belirtilerden herhangi birini fark ederseniz veya çocuğunuzun gelişiminden şüphe duyuyorsanız, en kısa zamanda bir çocuk nörologu, çocuk psikiyatristi veya gelişim uzmanına başvurmanız önemlidir. Erken tanı ve müdahale, çocuğun gelişimini desteklemek ve potansiyelini en üst düzeye çıkarmak için hayati öneme sahiptir. Unutmayın ki bu belirtilerin tek başına varlığı otizm tanısı koymak için yeterli değildir; ancak uzman bir değerlendirme için güçlü nedenler sunar.